İNSAN İBADETLE ARİF OLABİLİR
Canibim.Com

İNSAN İBADETLE ARİF OLABİLİR - Canibim.Com

Zilzal Suresi

Adem Birinci

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.

1- Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı,

2- Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı,

3- Ve insan: "Ona ne oluyor?" dediği zaman.

4- O gün yer, bütün haberlerini anlatır.

5- Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir.

6- O gün insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük çıkacaklardır.

7- Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir.

8- Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir.

 

Hz. Fatıma-tüz-Zehra anamız anlatıyor: Ebu Bekir'in halifeliği zamanında Medine'de bir sarsıntı oldu. Bundan korkan halk, Ebu Bekir ve Ömer'in yanına geldiklerinde, hepsi birden Hz. Ali'nin evine doğru gittiler. Onlar daha Hz. Ali'nin evine varmadan önce, kendisi onları dışarıda karşıladı ve onlarla yüksek bir yere çıktı. Hz. Ali yere oturduktan sonra onlara hitaben buyurdu ki: 'Şu gördüğünüz mü, sizi korkuttu?' hepsi dediler ki: 'Bu gördüğümüz bizleri nasıl korkutmasın ki, şimdiye kadar böyle bir sarsıntı görmedik.' Hz. Ali, dudaklarını kıpırdatıp, eli ile yere vurduktan sonra şöyle buyurdu: 'Sana ne oluyor? Sakin ol!' Yer, bunun üzerine hemen sakin oldu. Orada bulunanların hepsi de olanlara şaşırdılar. Hz. Ali buyurdu ki: 'Sizler, şimdi yapmış olduğumdan mı şaşırıyorsunuz?' Dediler ki: 'Evet'. 


Hz. Ali buyurdu ki: 'Şanı Yüce olan Allah'ın: "Yer, o şiddetli sarsıntı ile sarsıldığı, ağırlıklarını dışarıya çıkardığı ve insan: 'Buna ne oluyor?' dediği zaman..." buyurmuş olduğu o insan benim. Daha sonra yer bana bütün haberlerini söyleyecektir.'


Şeyh Kuleyni (r.a) İmam Sadık (a.s)'dan şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "İza zulzilet'il erzu zilzaleha" (Zilzal) suresini okumaktan yorulmayınız. Çünkü kim müstahap namazlarında bu sureyi okursa, Allah Teâla zelzeleyi (depremi) ebedi olarak ona ulaştırmaz, normal ölümle ölene dek zelzele, yıldırım ve dünya afetlerinden biriyle canını kaybetmez. Öldüğü zaman, Hak Teâlâ yanından kerim bir melek ona nazil olur, onun başucunda oturur ve şöyle der: Ey ölüm meleği! Allah'ın dostuna yumuşak davran. Çünkü o, beni çok anıyordu.


Zilzal Suresi, kıyamet gününün niteliklerini anlatmakta ve o günde yargılanmanın çok zor, çok dakik ve adilane olduğunu vurgulamaktadır. Dünyada işlenen hayır veya şerrin karşılığının ahirette ödül veya ceza olarak alınacağı bildirilmektedir. Surede anlatılanlara göre, yeryüzü içindeki hazineleri dışarı çıkarması, kabirlerdeki ölülerin dirilip dışarı çıkması, yer altındaki madenler, gazlar ve lavların dışarı çıkması gibi çok büyük olaylar meydana gelecektir.

Resulullah (s.a.a.) buyurdular ki: "İzâ Zülzilet" suresi Kur'ân-ı Kerim'in dörtte birine denktir." (Tirmizi)

 

İnsan ancak ibadetle arif olabilir

Prof. Dr. Haydar Baş

Allah, insanı bir maksat için yarattı. Neydi o maksat? Allah'ı tanımak, bilmek, bulmak, O'na kul olmaktır. Cenab-ı Hak: " Ben insanları ve cinleri ancak Bana kul olsun diye yarattım" (Zariyat 56) buyuruyor.

 

Ayette geçen " Liya'budin/İbadet etsinler diye " beyanını ulema-i amilin ve de meşreb-i sufiyye, " Li ya'rifün/Allah 'ı bilsin, Allah'ı tanısın" olarak tefsir ederler.

 

Allah'ın tanınması neyledir? İşte ibadetledir. Allah'ı tanımanın adına ne denir? İlim denir. Arif kimdir? Allah'ı tanıyan, bilendir arif. İbadetle insan ancak arif olabilir. Ubudiyetle kendi acziyetini idrak edebilir. Yoksa başka türlü Allah'ı tanıması, bilmesi mümkün değildir.

 

Allah, kullarının kalbin e tecelli eder. İsimleri ile tecelli eder. Sıfatları ile tecelli eder. Zat- ı Barisi ile tecelli eder. Rabbimiz ne ile beraber bize tecelli ederse biz o yönü ile o Rabbi tanırız. Onun için Allah'ı çokça anmak, zikretmek, O'na ibadet etmek, O'nu tanımak için anahtardır.

 

Ayette, 'Beni zikret Ben de, seni zikredeyim' buyuruyor. Bunun anlamı şudur; "Sen, Rabbini ne kadar tanırsan O da, seni o kadar tanır. Seni ne kadar tanırsa da zatını sana o kadar tanıtır." Bir başka ifade ile sen, O'nu ne kadar sayarsan,  Rabbinde sana zatını o kadar tanıtır.

 

Allah'a kul olmayan bir insanla, ubudiyetle hayatını değerlendiren insanın, Allah'ı tanıması ve de anlatması bir olur mu?

 

Allah'ı tanımak bir haldir. Kalbi bir olaydır. O kalbi olaylar marifetle aşılacağı için marifet ilminin tek anahtarı da ibadettir. "Efendim, okuyarak biz bu işi elde edemez miyiz mi?" El cevap; edemezsin. Hiç mümkün değil.

 

O bakımdan dikkat edin, velilerin büyüğü de ümmidir, Risaletin sahibi Peygamber Efendimiz de (sav) ümmidir. İkisi de okuma, yazma bilmez. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) de okuma yazma bilmez. Üveysü'l Karani de okuma yazma bilmez.

 

Peki, efendim reis-i evliya olan zat ne ile okumuştur? 

 

İbadetle okudu. Neyi okudu? Kalbine tecelli eden Rabbini okudu. O Rab, onun kalbine isimleri ile tecelli etti, oradan Rabbini tanıdı; esma-i ilahisinden Rabbini tanıdı; sıfat-ı barisiyle tecelli etti; sıfat-ı bariden O Rabbi tanıdı, haline göre zatıyla tecelli etti, O Rabbini, Zat- ı barisi ile tanıdı.

 

Şu hadis-i kutsi bu hususu açıklar: "Yaklaşanlar, kendilerine farz kıldığım ibadetlerin edasında olduğu kadar hiç bir şeyde yaklaşamazlar. Gerçekten bir kul, Bana nafilelerle de yaklaşır. Böylece Bana yaklaşanı severim. Sevince de o kulun, kulağı olurum, eli olurum. Ayağı olurum... Benimle işitir. Benimle görür. Benimle konuşur. Benimle tutar. Benimle yürür."

 

Nafile ibadetleri yaptın mı, Allah senin gözünü, kendi zatının gözü yapar. Onunla görürsün. Şimdi Rabbinin gözüyle baktığın, nazarıyla baktığın, kulağıyla işittiğin bir yer göster bana ki bunu duyamayacaksın, göremeyeceksin? İşte arif- i billah dediğimiz zatlar bunlardır. Gerçek ilim, hikmet sahibi yine bunlardır.

 

Allah bunların şefaatlerinden mahrum eylemesin! Bize düşen vazife de onların gösterdiği istikamette ve de yolda, iyi bir talebe olup Hakk 'ı talep etmektir."

 

 

 

 

Peygamberimizi sorgulamak kimin haddine?

Uğur Kepekçi

Allah'ın seçtiği mekânlar, zamanlar ve insanlar vardır. Seçen ve karar veren yüce Allah olduğu için sorgulamak ve itiraz etmek kulun haddine değildir. 

Seçilmişler içinde öyle biri var ki; yaratılan her şeyin varlığına sebep olan Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a.)'dir.


Bu konuda birkaç hatırlatma yapalım müsaadenizle:  

Önce bir hadisi kutside: "Allah, seni kendi nurumdan, diğer şeyleri de senin nurundan yarattım, buyurdu" buyurmuştur. (İmam-ı Ahmed, Müsned 4-127)


Sonra da bu konudaki ayeti kerimeyi paylaşarak konumuza açıklık getirmeye çalışalım: 

Enbiya suresi 107. Ayeti kerimede: "(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik" buyrulmuştur.


Kur'an'ı Kerim'de buyurulan bu ayet-i kerime; sadece insanlara değil bilinen bilinmeyen her ne kadar âlem varsa, onlara da Hz. Muhammed'in rahmet olarak gönderildiği haber verilmiştir. Bu bilgiler ışığında "Habibim sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım" hadis-i kutsisi üzerinde yapılan tartışmaların da ne kadar yersiz olduğu anlaşılmaktadır. Zaten yaratılış gayesine bakıldığında bu anlam açıkça görülecektir. 


Rahmetin boyutunu biz mi bileceğiz yoksa Onu ve bizi yoktan yaratan Allah mı? Onun gücünü ve yetkisini kim sorgulayabilir ki? Allah, Peygamberimize habibim (sevgilim) demiş noktayı koymuştur. Âşık ile maşukun hallerini kim bilebilir? 


En önemli davranış biçimi olan güzel ahlaka erişmek için bile Hz. Muhammed'e ihtiyacımız olduğu hadiste ve ayette haber verilmiştir. 

Öncelikle Kalem suresi 4. ayette onun ahlakının yüce olduğu haber verilmekte: "Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin." 


Sonra da insanların ahlakının ancak kendisiyle tamamlanacağını Peygamber Efendimiz haber vermektedir: "Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim." (Müsned, 2/381)


İman iddiasında bulunanların şüphe duymadan Peygamberin söz ve fiillerini başına taç etmesi onu adım adım takip etmesi gerekmektedir.  Edebe uygun olanı da budur. Bu iman ve sevda işidir. Sevdadan yoksun olanlara bunu anlatmak zordur. Vesselam. 


O'nun gibi düşünmek O'nun gibi davranmak Müslümanın şiarı olması gerekirken O'nun şahsını, davranışını, söz ve fiillerini sorgulamak ne kadar büyük bir yanlıştır. 


Hem O'nu sevmek ve sevgi yolunda hayırlı işlerde bulunmak neden yanlış olsun ki? "Kişi sevdiği ile beraberdir" hadisi, "Habibim, sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım" hadis-i kutsisi önümüzde dururken... 


O'nun sevmek O'nu dinlemek her şeyde örnek almak, hatırlamak, şefaatini ve cennette beraber olmayı murat etmek gibi güzel işler dururken O'nun yetkisini ve şefaatini sorgulamak ne büyük bir gaflettir. Allah bizleri bu tehlikeden korusun. Âmin. 

 

 

 

Orta namaz, kalp namazıdır

 

Namaz hakkında Kur'an'da birçok ayet vardır. Ancak Bakara Suresi 238. Ayette orta namaz diye bir namazdan bahsedilir. "Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah'a saygı ve bağlılık içinde namaz kılın."


Müfessirler orta namaz hakkında farklı görüşler ortaya koymuştur. Kimileri öğlen namazı, kimileri ikindi namazı olduğuna kanaat getirmişler. 


Bunlardan farklı olarak Abdulkadir Geylani Hazretleri orta namaza çok farklı bir anlam yüklemiştir. Geylani Tefsiri ve Fethu'r Rabbani eserlerinden derlediğimiz bilgileri paylaşalım:


"Esmasının gölgeleri sayesinde ve varlığının cömertlik denizinin suyunu size bol bol ihsan etmesi ile sizleri yokluk mertebesinden izhar eden Allah-u Teâlâ için, fâni olmuş, ilahi hakikatin varlığı karşısında bir hiç ve hakikat dışı mesabesinde olan kendi varlığından geçmiş, tamimiyle gönülden teslim olmuş bir şekilde ve tam bir tevazu ile kıyama ve huzura durun. 


Ayette, "Namazlara devam edin, Özellikle orta namaza," (Bakara,238) buyurulmuştur. Namazın bu anlamı; kalbin, sonsuz huzurda kalmasını temindir."


"Ayette geçen 'orta namaz', anlatmak istediğimizin ta kendisidir, çünkü bu, kalp namazıdır. Zira kalp, bedenin tam ortasındadır. En önemli iş, kalp namazıdır. Bir kimse namazdayken kalbini asıl namazdan gafil tutarsa, öbür namazı da fesada uğrar. "Namaz ancak kalp huzuru ile olur" hadisi, buna işarettir. Kalp asıldır; geri kalan ona uyar. Bunu, şu hadis-i şerif açıklar: "İnsanın bedeninde bir et parçası bulunur. O iyilik bulunca bütün vücut kurtuluşa erer, o kötü olunca bütün varlık iyiliğini yitirir. Ayık olunuz, o et parçası kalptir."


Değerli dostlar maun suresinde yüce Allah namazı samimi bir kalple kılmayanları kınamıştır. "Dini yalanlayanı gördün mü? İşte o, yetimi itip kakar; Yoksulu doyurmaya teşvik etmez, Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki; Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar gösteriş yapanlardır. Ve hayra da mani olurlar." (Maun / 1-7)


Namaz kıldığı halde manevi haz alamayan, huzur bulamayan, namaz kıldığı halde günah kirlerinden ve kötü ahlaktan arınamayanlar; olaya bir de bu açıdan bakarlarsa mesele anlaşılmış olacaktır. Rabbim orta namazı kılmayı namazın sırrına erip Rabbimizin rızasına kavuşmayı nasip eylesin. Âmin. 

Tüm YAZILI SOHBETLER