BATININ ORTA DOĞU VE ASYA OYUNU
Canibim.Com

BATININ ORTA DOĞU VE ASYA OYUNU - Canibim.Com

Afganistan’da İngilizlerin rolü: Taliban’ın gelişi, Türkiye’nin kuşatılması ve İran’ın önünün açılması…

 

23 Ağu 2021, Pazartesi – Yusuf Kaplan

 

Afganistan’da Taliban, ülkenin yönetimini ele geçirdi. Ülkenin her yerine yerleşti.

Amerikan yönetimi, askerlerini, ajanlarını, adamlarını, kuklalarını geri çekti güç belâ! Bütün dünyaya rezil oldu Amerika! Yaşananlar, dünyaya nizam veren süper güç Amerika’nın çöküşünün de göstergeleri aynı zamanda.


Hem çekilme biçimine hem de Taliban yönetimine ülkeyi terk etme biçimine dikkatle bakıldığında bu gerçeği görebilmek zor olmasa gerek.


                             AMERİKA, UYGAR BARBARLIĞIN TEMSİLCİSİ!

11 Eylül mührünün herkesin gözüne sokulduğu Amerikan uçağına binmek için uçak havalanmaya başladığında bile uçakla birlikte koşturan ve uçağın kanatlarına yapışan insanların uçak havalandıktan sonra patır patır düşüşlerini haz almak için tişörtlere taşıyan uygar barbar bir süper güç var karşımızda.


Gerek Amerikan uçağının sadece Amerikalıları, önde gelen kuklalarını alması ama kullandığı ve Amerika’dan medet uman uşaklarını yerde, yüzüstü bırakması, gerekse uçak havalandıktan sonra uçağın kanatlarından düşen insanların bu “zavallı” hallerinin haz almak için kutlayan tişörtler üretilmesi, Amerikan imparatorluğunun ne kadar ilkel ve iğrenç bir “kullan at” mantığıyla hareket eden emperyalist bir güç olduğunu göstermesi bakımından ürperticidir.


Bunlar, Amerika’nın insanlığın önünü açacak kuşatıcı bir medeniyetin değil, insanlığı felâkete ve cehennemin eşiğine sürükleyen bir uygar barbarlığın ruhsuz bir örneği olduğunu gözler önüne seriyor.


Öyleyse şunu zihnimize iyi kazıyacağız artık: Amerika’nın dünyaya vereceği hiçbir şey yok. Amerika’nın, “özgürlük getireceğiz” diyerek girdiği her yeri cehenneme çevirdiğini, köleleştirdiğini ve hadım ettiğini görüyoruz.


AMERİKA, YENİLMEZ DEĞİLDİR!

Peki, Afganistan’da olan ne, neler oluyor ülkede?

Bu sorunun cevabını bir kalemde vermek kolay değil. Neler yaşandığını çok iyi bilmek, uzun vadede dünyayı, bölgeyi ve Afganistan’ı nasıl bir geleceğin beklediğini okuyabilecek köklü, güçlü bir tarih felsefesi yapabilmek gerekiyor. Ancak yaşananları derinlemesine okuyup tahlil edebilecek yetkin insan bulmak çok zor.


Bendeniz hasbelkader bir okuma yapmaya çalışacağım burada.

Öncelikle televizyonlarda cirit atan stratejisyen diye geçinen profesörlerin “apoletlerini” sökmek gerekiyor! Apolet, dedim, çünkü sadece küresel sistemin lordlarının borusunu çalmaktan başka bir şey yaptıkları yok!


Amerika, yenilmez değildir! Önce bunu kafanıza kazıyacaksınız! Vietnam’da rezil oldu ve sosyal yapısı on yıllarca süren bir travma yaşadı. Ve siyasî kurumları büyük yara aldı.


Sovyetler yenilmedi mi Afganistan’da? Yenildi, perişan edildi mücahitler tarafından. Elbette başta Amerika olmak üzere başka ülkelerin de desteğiyle.


Şimdiyse Amerika büyük darbe yemedi mi Afganistan’da? Hem de nasıl bir darbe yedi! Karizmayı çizdirdi fena halde!

Ama günün sonunda Taliban’a Afganistan’ı teslim etti, giderken de bağlayıcı anlaşmalar yaptı.


İNGİLİZLERİN RÖLÜ

Bizim göremediğimiz yakıcı gerçeklerden biri şu:

Afganistan’da yaşananların gerisinde İngilizler var. Taliban yönetiminin İngilizlerle anlaştığını düşünüyorum. Bunun en önemli göstergeleri, Suudların, BAE’nin (Birleşik Arap Emirlikleri) ve tabii Pakistan’ın Taliban’la doğrudan ilişkileri olduğunu ve Taliban yönetimini hemen destekleyeceklerini açıkladıklarını bir kenara not edin.


Çünkü bu ülkelerin hiçbiri İngiltere›den habersiz hareket etmezler, edemezler! İngiltere’yle derin ilişkileri var hepsinin de.


Taliban’ın Afganistan’a yerleştirilmesinin gerisindeki derin aklın, bölgeyi iki asırdır şekillendiren görünmeyen, derinden, sessiz giden İngiliz aklı olduğunu düşünüyorum.


İngiliz derin aklının hedefinde, bin yıldır Ehl-i Sünnet omurganın ve irfanî derinliğin en büyük kurucusu, koruyucusu Türkiye’nin özelde bölgenin, genelde ise İslâm dünyasının geleceğini şekillendiren yegâne güç olma konumunun iptal edilmesi stratejisi var


TÜRKİYE’NİN KUŞATILMASI VE İRAN’IN ÖNÜNÜN AÇILMASI…

Onun için İngilizler bizim temsil ettiğimiz Sünnî ve tasavvufî birikime ve ruha büyük darbe vurdular iki asır önce Vehhabiliği icat ederek. Vehhabiliğin icat edilmesi, Hâricî mantığının hortlatılması ve adım adım İslâm dünyasına yerleştirilmesi çabasıdır ve Osmanlı’nın çökertilmesinden önce Osmanlı’nın çökmesini kolaylaştıracak temel ruh (Sünnî ve tasavvufî ana omurga) çökertildi Vehhabilik’le birlikte.


Afganistan’da Taliban, Sünnî (Hanefî-Maturidî) damarın Vehhabî / Selefî Hâricî mantığına eklemlenmesi ve içerden çökertilmesi için öne sürülmüş olabilir.


Ayrıca Taliban’ın İranî bir çizgide gidecek teo-politik bir strateji benimsemesi de, Türkiye’nin önünün kesilmesi ve İran’ın önünün alabildiğine açılması anlamına geliyor olabilir. Olabilir’i fazla bile. Öyle.


Emperyalistler büyük düşünüyor ve büyük oyun kuruyorlar.

Bizse, ülkenin akademyası ve entelijansiyası olarak oynanan satranç oyununu kavrayacak derinlikten yoksunuz. Ama bu oyunu da görecek ve püskürtecek şaşırtıcı adımlar atacak bir yönetim, kadrosu ve tecrübesi var, yine de.


O yüzden Türkiye’nin bu kez Afganistan üzerinden bir kez daha kuşatılmasının önüne set çekmek için rolümüz ne kadar düşük gibi gözükse de, Türkiye’nin Afganistan’da aktif olarak bulunması, konumunu ve rolünü derinleştirmesi, ülkemizin ve bölgemizin geleceği ve güvenliği açısından hayatî önem taşıyor.


Şunu bilelim: Türkiye’nin güvenlik sınırlarının başladığı yer Afganistan’dır artık. Libya’da yaptığımızı Afganistan’da da yapabilirsek bu zorlu oyunu bozarız biiznillah.

Vesselâm.

 

 Stratejik akıldan insani duyarlılığa... Kıtalar dolaşıyoruz. * Türkiye büyük ülkedir. Ne yaparsanız yapın artık küçültemezsiniz.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

23 Ağu 2021, Pazartesi – İbrahim Karagül

 

ABD’nin ani çekilmesi, Taliban’ın beklenmedik bir hızla Kabil’e girmesi, korkunç bir insanlık dramına yol açtı. On binlerce insan Kabil Havaalanı’na akın etti, uçaklara binmeye, ülkeden çıkmaya çalıştı.


Uçak tekerlerine tutunup havadan yere çakılanlar, ABD işgalinin Vietnam’daki, Irak’taki vahşet örneklerini bir kez daha yaşattı. Bütün işgallerde milyonlarca insanı katleden, korkunç insanlık suçlarına imza atan, şehirleri yok eden, ülkelere ve insanlık medeniyetine en ağır zararları veren ABD, Kabil’de yirmi yıldır kendisiyle çalışanları bile ortada bıraktı.


Taşıyabildiği az sayıda insanı kargo uçaklarına istif etti. Hayvan muamelesi yaptı. Götürüp Afrika’nın ortasına (Kongo) bıraktı. Afganistan’ı işgal ederken yaşattığı çirkinlikleri Afganistan’dan kaçarken de sergiledi.


Kabil’de alkışlanacak tek ülkedir Türkiye!

Türkiye’nin; Kabil Havaalanı’nın kontrolünde, insanların tahliyesinde, organizasyon yeteneğinde, bütün bunları yaparken insana duyduğu saygıda, hiçbir ayrım gözetmeden herkese yardım etme becerisinde, soğukkanlı ve sağduyulu halinde, ülkelere örnek oluşunda gösterdiği özen ve başarı alkışlanmalı.


Türk askerinin, diplomasisinin, sivil kuruluşlarının, Ankara’daki siyasi aklının, bürokrasisinin yetenekleri ve özverisi teslim edilmeli. Türkiye dışında hiçbir ülke, bu başarıyı sağlayamadı, bu ölçüde insani tavrı göstermedi, gösteremedi.


Akdeniz’de mülteci boğar gibi…

ABD binlerce insanı yüzüstü bıraktı. ABD ile birlikte Afganistan’da olan Fransa, Almanya gibi Avrupalı ülkelerin tamamı, birlikte çalıştığı insanları yüzüstü bırakıp kaçtı.


Hepsi; korkudan, Afgan insanını insan yerine koymamaktan, bencillikten, kibirden beslenen aşağılık, onursuz bir tavır sergiledi.


Avrupa sınırında mültecilere ne yaptıysa Afganistan’daki ortaklarına aynısını yaptı. Akdeniz’de mültecileri nasıl boğduysa Afganistan’daki “adamları”nı Kabil Havaalanı’nda boğulmaya terk etti.

“Türkiye 21. yüzyılın beklenenidir” Kötülük saçanlara yüz vermeyin…

Türkiye’nin Afganistan politikası, Taliban’a bakışı, Orta ve Güney Asya’daki güç kaymalarını okuma biçimi, kendi yükselişinin ve nüfuz etkisinin farkındalığı kusursuzdur.


“Türkiye 21. yüzyılın aklıdır” derken, “Türkiye 21. yüzyılın sürprizidir” derken bunu kastediyoruz. Ve şimdi “Türkiye 21. yüzyılın beklenenidir” diyoruz. “Türkiye 21. yüzyılın vicdanıdır” diyoruz.


İçerideki karartmalara aldırmayın. Kötülük saçanlara yüz vermeyin. Zihninizi bulandırmayın. Ülkenize, milletinize, devletinize güveninizi sarsanlara, iyilikleri sulandıranlara, başarıları küçümseyenlere yüz vermeyin. Gözlerinizi karartmalarına izin vermeyin.


Sessiz devrimlerin ülkesi…

Bu ülke; insanlık adına, coğrafya adına, geçmiş ve gelecek adına çok şeye imza atacak. Dünyada sessiz devrimlerin ülkesi olacak. Birileri ne kadar bunu gölgelemeye çalışsa da, Türkiye aklı, Türkiye etkisi, Türkiye duruşu, Ortadoğu’ya, Orta Asya’ya, Güney Asya’ya dalga dalga yayılıyor.


Bunun siyasi sonuçları olacak. O ülkelerin kendilerine dönmesinde, kendilerini yeniden kurmasında, güçlerini ve zenginliklerini fark etmesinde bir bilinç dalgasına yol açacak. O sokakların öz güveninde patlamaya, ülkesini ve dünyayı algılama biçiminde derin sarsıntılara sebep olacak. Bütün bunlar aslında şu an oluyor.


İşte Türkiye bu yüzden “tehdit” görüldü. Bunun için içeriden durdurulmaya çalışılıyor. Bunun için iç cepheler kuruluyor. Bunun için siyasi partilerle terör örgütleri tek çatı altında toplanıyor. Dışarıdan durduramayanlar içeriden vuruyorlar şimdi.


Bakanlar, çizmeleriyle, ev ev, köy köy dolaştı. Kötüler yine kaybetti.

Ülkemizin güneyini orman yangınları, kuzeyini sel vurdu. Bu doğal âfeti bile içeriden durdurma amaçlı kullandılar. Çirkin bir kampanya yürüttüler. Oysa milletimiz dayanışma içindeydi, devlet bütün unsurlarıyla bölgedeydi. Olağanüstü organize bir müdahale yürütüldü.


Bakanlar haftalarca evlerine gitmedi. Ayaklarında çizmeler, köy köy, ev ev dolaştı. Herkesle tek tek görüştü. Hasarlar tespit edildi, ihtiyaçlar listelendi, tedarik edildi. Evler yeniden yapılıyor, ağaçlar yeniden dikiliyor. En önemlisi de insanımız yeniden ayağa kaldırılıyor.


Dünyanın hiçbir ülkesinde bunu göremezsiniz. Bu mükemmelliği, organizasyon yeteneğini, bu insani seferberliği, dayanışmayı, devlet cömertliğini ve merhametini göremezsiniz.


Stratejik akıldan insani duyarlılığa kıtalar dolaşıyoruz.

Türkiye’nin bu başarısını, sadece Kabil’de, sadece sel ve yangın bölgelerinde değil, içeride ve dışarıda bütün alanlarda görüyorsunuz.


Stratejik akıldan insani duyarlılığa, geleceğe hazırlıktan geçmişin birikimine, Anadolu yükselişinden coğrafya bilincine, artık kıtalar dolaşan merhamet ve güçten tarihi dönüştürmeye Türkiye “geri döndürülemeyecek” bir yere ulaşmıştır.


Türkiye’yi sevenler kazanacak.

Ne yaparlarsa yapsınlar, hangi yolu denerlerse denesinler bu yürüyüşü durdurmak mümkün değildir. Bu aklı felç etmek, bu milletin kalbini kurutmak, ülkemizi öfke ve nefrete teslim etmek mümkün değildir.

Türkiye’yi sevenler kazanacak.

------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

BEKİR HAZAR   

 

  • 23 Ağustos 2021, Pazartesi

 

Sağırlara duyurulur

AHMET Vali Mesut... Eğer seçim olsa Afganistan'da Cumhurbaşkanlığı'na aday olacak bir isim. Afganistan'ın Londra elçisiydi bir zamanlar.

 
İngiliz Independent'a röportaj verdi. "NATO ülkeme terörü kazımak için geldi ama sorumsuzca çekildi. Ancak bugün görüyoruz ki Afganistan'da çok sayıda terör unsuru bulunuyor. Terör, uyuşturucu sorunumuz var. Ülkede mafyalar oluşturdular. 

Yoksuluz. 20 yıl öncesinden çok daha kötü bir durumdayız." dedi. Aldılar, kullandılar ve kabak gibi ortada bıraktılar. Müthiş ve herşeyi net bir şekilde ortaya koyan bir açıklama bu. NATO hikaye...

Bu ülkeye demokrasi ve özgürlük getireceğini, terörün belini kıracağını vaad ederek dalan, işgal eden ve geçmişten daha beter kaos ortamı oluşturarak çekip giden ABD'dir. Batı hep aynı metodu kullandı. Osmanlıyı içeriden hainlerle yıkıp, bugün 100 yılı aşkın süredir çatışmaların, kan ve gözyaşının dinmediği Ortadoğu haritalarını oluşturdular.


Siyonist- Haçlı zihniyetinde Müslümanların zerre önemi yoktu. Kolaylıkla öldürülebilirlerdi. Bununla ilgili Batı başkentlerinde demeçler veren nice devlet başkanı, siyasetçi ve asker vardı. Ortadoğu'daki İslam coğrafyasında sürekli fitne tohumları ekerek, mezhep çatışmalarını körükleyerek, hemen her devletin başına kukla isimler atayarak kaos ortamında bölgenin tüm zenginliklerini sömüre sömüre bir hal oldular.


Aynı taktiği şimdi İpekyolu'yla Pekin'den Lonra'ya dünya ticaretinin ağlarını ören ve yıllık 22 trilyon dolarlık gayri safi milli hasılaya doğru hızla giden Çin için uyguluyorlar. Etrafında terör tarlaları oluşturuyorlar. ABD'li siyaset Bilimci Samuel Huntigton medeniyetler çatışması tezinden ne anladığını şu cümlelerle izah ediyordu; "Batı'nın dünyadaki hakimiyeti fikri, dini ve ahlaki mükemmelliğine değil, organize şiddet uygulayabilmesine bağlıdır." Yani başka ülkeleri sömüren Batı kaos ve çatışmalarla refahı yaşıyor diyordu adam.


Mustafa Güldağ "Derin Çin" isimli bir kitap yazdı. Çin'in dünya denizlerinde limanlar alarak nasıl güçlendiğini, dünyaya ekonomik anlamda yayılma ve devletlere hakim olma planlarını masaya yatırdı.

 
Afrika'dan Latin Amerika'ya kadar ağlar ören Çin, Süper Güç ABD'nin tahtını sallıyordu. ABD bu yüzden uzun süredir Pasifik okyanusunda Çin'in dibinde askeri yığınak yapıyor. Çin'in etrafındaki ülkelerde ya askeri üsler kuruyor ya da terör ve kaos oluşturuyor.

 
Dünyada Uygur Türklerini en çok gündeme getiren, zulüm yapılıyor diye bağıran ve liderlerini Washington'da ağırlayan ABD'nin ta kendisidir. Hedef Çin'deki 132 milyon Müslümanı ayaklandırmak, Çin'i bölmektir.

 
Nitekim Mustafa Güldağ kitabında "Taliban, Çin'in Sincan Uygur Özerk bölgesi sınırındaki Badakshan eyaletini ele geçirdi. Bu AfganistanÇin sınırındaki Wakhan koridorundan Uygurlara yardım gitmesini sağlar" diyordu. ABD de binlerce Uygur'u CIA aracılığıyla Suriye'de DEAŞ ile buluşturup eğitim aldırmış ve Çin'deki özerk bölgeye geri göndermişti.

 
Bölgedeki kaos akbabalara her türlü yarıyordu. Çin diz çöktürülecek, Afganistan'daki 3 trilyon dolarlık el değmemiş lityum, doğalgaz ve uranyum yataklarına birileri konacaktı. Yıllar önce Batı'yı Batı başkentlerinde uyaran Şah Mesud'u istihbarat örgütleri Taliban'a öldürterek ülkeyi yangın yerine çevirdiler.

 
Şimdi Şah Mesud'un İngiltere Kraliyet Okulu'nda okuyan oğlunu Taliban'a karşı direniş hareketinin başına oturtarak ayaklanmanın, iç savaş ve kaosun ateşini tekrar yaktılar. Suriye'de, Irak'ta, nerede fitne çıkarılacaksa orada görülen Yahudi Bernard Henri Levy'i önceki gün isyan hareketinin başladığı Pençşir eyaletinde direnişin başı Şah Mesud'un oğluyla kolkola gördük.


Yazının başında açıklamalarına yer verdiğimiz amcası da Londra'da Cumhurbaşkanı olacağı günleri bekliyor. İsyan filozofu olarak tanınan Bernard Henri Levy ise Taliban karşıtlarına "Silah dahil her türlü yardıma hazırız. Çarpışın, öldürün, arkanızdayız." diyordu.

 
ABD Savunma Bakanlığı da Afganistan'dan çıkarken tüm ağır silahları Taliban'a bıraktıklarını açıklıyordu. Tıpkı Ortadoğu'da olduğu gibi şimdi de bir başka Müslüman ülkede nefret tohumları ekerek, fitneyi ateşleyerek yeraltı zenginliklerini sömürecekler.

 
Oluşacak terör tarlalarını da Çin'e ihraç edecekler. Yeni kaos planının tamamı ABD'li siyasetçi Samuel Huntington'un deyimiyle Batı'nın refah içinde yaşaması için.
Ülkemizde fitne tohumları ekmek için çırpınan, Batı başkentlerinden fonlanan bilumum fondaşlara ve tüm Batı hayranlarına duyurulur.
Tabii eğer vicdanlarında zerre işitme kabiliyeti varsa!

 

* Türkiye büyük ülke. Küçültemezsiniz! * Türkiye karşıtı her cephe çöktü. Siz de çökersiniz.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------

30 Ağu 2021, Pazartesi-İbrahim Karagül

 

Türkiye dışarıda çok büyük. Çok saygın. Ve de çok güçlü. Dünyanın neresine giderseniz gidin, hangi coğrafyaya bakarsanız bakın; bir akıl, bir inisiyatif, bir örnek, bir ne yapacağını çok iyi bilen ülke göreceksiniz.


Her krize çözümü, her gelişmeye sözü, her arayışa formülü olan bir ülkeyiz. Afrika’dan Ortadoğu’ya, Balkanlar’dan Kafkasya ve Orta Asya’ya dünyanın şaşkın bakışları arasında şaşırtıcı bir güç yükseliyor.


Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bosna ve Karadağ ziyaretine eşlik ederken Türkiye’nin nasıl bir “umut” olduğunu bir kez daha görüyorsunuz. Balkanlar’da gönül bağımız olanlar dışında Sırplar için bile bu bazen böyle olabiliyor.


Türkiye karşıtı her cephe çöktü

Mesela Bosnalı Sırp lider; “Erdoğan’dan başka kimseye güvenmiyorum” diyebiliyor. “AB’yi buradan çıkaralım, Batı buradan gitsin, Türkiye Balkanlar’da barışın garantörü olsun” bile diyebiliyor.


Mesela BAE-S.Arabistan-Mısır gibi ülkelerin, İsrail’in desteği ile kurduğu Türkiye karşıtı cephe çöküyor. Bu ülkeler şimdi de; ardı ardına, Türkiye’ye yaklaşmayı deniyor. Her biri ilişkileri yumuşatmaya çalışıyor. Ortadoğu’da Türkiye’ye karşı bir eksen, Türkiye’yi dışlayan bir güç ittifakı mümkün değil, bunu gördüler.


Mesela Batı, Afganistan’dan kaçtı. Artık orada istenmiyor. Ama Afganistan’da bütün adresler Türkiye’yi gösteriyor. Taliban yönetimi bile; eğitim, havaalanı, ekonomi, inşaat, sağlık, savunma vs gibi bütün alanlarda “Türkiye’ye ihtiyacımız var” diyor.


Saygın, güvenilir, çözüm öneren, model üreten ülke.

ABD Türkiye’den çözüm istiyor. AB Türkiye’den bir çözüm bekliyor. Türkiye; Afganistan’ın komşuları, Azerbaycan ve Pakistan ile hem krizi çözmek hem Orta ve Güney Asya’da bir güç ekseni oluşturmaya çalışıyor.


Mesela Afrika; hemen bütün ülkeler ekonomi ve savunma başta olmak üzere, Türkiye ile yakınlaşma mücadelesi veriyor. Kıtanın kalkınması için ortaklıklar teklif ediyor. Krizlerin çözümü için Türkiye’yi davet ediyor. Bunu Kuzey Afrika’dan Orta Afrika’ya kadar her yerde görebilirsiniz.

Dünyanın neresine giderseniz gidin Türkiye; saygın, itibarlı, güvenilir, çözüm öneren, model üreten bir ülke.

İçerideki perdeleme, ucuzluk. Yüz yıl geriden geliyor bunlar.


İçerideki perdelemeler, maksatlı küçümsemeler, proje tartışmalar, kin ve nefret siyaseti, ucuz “Türkiye algısı” kampanyaları, iç muhalefetin eksen kaybetmesi, bazı siyasi liderlerin dünyayı ve Türkiye’yi yüz yıl geriden takip etmesi ve bu büyük ülkeyi kavramada düştüğü acizlik, hafiflik çukuru sizi yanıltmasın.


Kin ve nefretin bir siyasi dil olarak sunulması, PKK ve FETÖ söylem ve tezlerinin muhalefetin siyasi diline dönüşmesi sizi endişelendirmesin. Türkiye yolu devam ediyor ve edecek. Bu; “engellenebilir olma” sınırını çoktan aştı.


Korkunç kötülük fırtınası duvara toslamak üzere…

İçeriden durdurmaya dönük korkunç kötülük fırtınası da duvara toslamak üzere. İşte o zaman, bugün iş tuttuklarını yalnız bırakacaklar. Bunu en son Kabil’de gördük. Daha önce çok yerde gördük. Çok yakında Suriye’de ve başka yerlerde de göreceğiz.


Ve bir gün “Türkiye’deki ortaklarını” da yüzüstü bırakacaklar. Bunu göreceğiz. ABD ve AB adına Türkiye tasarımı yürütenler, hiçbiriniz FETÖ kadar onlardan değil, olamazlar da. Onların da hâli ortada. Bunları çok daha kolay terk edecekler. Bu ülkeye yaptıkları kötülüklerle ortada kalacaklar.


Batı da onlar da ‘küçük ülke’ istiyor. Nasıl örtüşüyorlar!

Türkiye’nin güç yükselişini kavrayamayanlar, onu kendi zayıflık alanına, çaresizlik alanına, ucuzluk alanına çekmeye çalışıyor. Kendi sıkletlerinde bir Türkiye fotoğrafı ortaya koymaya çalışıyor.


Bu, 1940’ların fotoğrafı. Fakir, çaresiz, muhtaç, kendi halkını tehdit gören, dünyadan kopuk, büyükler dünyasını uzaktan izleyen bir ülke fotoğrafı.


Batı’nın Türkiye tasarımı budur. İçeridekilerin Türkiye algısı da budur. Nasıl da örtüşüyor

Tüm GÜNCEL MESELELER