ABDULKADİR GEYLANİ HZ.NİN HAYATI
ABDULKADİR GEYLANİ HZ.NİN HAYATI - Canibim.Com

                            GAVSU'L AZAM/ABDÜLKADİR GEYLANİ HAZRETLERİ

(d. 470 İran Gilan - v. 561 Bağdat)

ÜSTÜNLÜĞÜ

Gavsü'l-âzâm, Sultanü’l-evliya, Kutbu’l-aktab, Bazü’l-eşheb, Gavsü's-sakaleyn unvanlı Abdülkâdir Geylânî Hazretleri çok üstün vasıflar ve seçkin özellikler sahibidir.

Seyyah olup şol âlemi ararsan,
Abdülkâdir gibi bir er bulunmaz.
Ceddi Muhammed'dir eğer sorarsan,
Abdülkâdir gibi bir er bulunmaz.


Hazret-i Mevlânâ'nın; “Yücelerde nereye vardımsa o Türkmen kocasının ayak izlerini önümde gördüm.” dediği Yunus Emre, bu dizeleriyle Abdülkâdir Geylânî Hazretlerinin evliya içinde eşsizliğini ilan etmiştir.

Onun büyüklüğünü dile getiren yalnız Yunus Emre değildir. Aktâb-ı Erbaa denilen dört büyük kutbun biri olan Ahmed er-Rufâi Hazretleri ona çok derin bir hürmetle bağlıydı; yakınlarına ve mürîdlerine daima Gavsü’l-â’zâm Hazretlerini ziyaret etmelerini emreder, onu ziyaret etmeden kendisine gelenlerin ziyaretini kabul etmezdi. Bağdat’a gitmek üzere kendisine uğrayanlara şöyle derdi: “Bağdat’a vardığınızda ilk yapacağınız iş, Abdülkâdir Efendimiz'i ziyaret etmektir. Onu ziyaret etmeden hiçbir şey yapmayın. Şayet vefat etmişlerse mübarek kabirlerini Bağdat’a varır varmaz ziyaret edin.” Yeryüzünde en geniş tarîkat halkalarından birinin sahibi Şah-ı Nakşîbend Hazretleri'nin şu kıtası meşhurdur:

Pâdişâh-ı her dü âlem şah-ı Abdülkâdirest
Server-i evlâd-ı Âdem şah-ı Abdülkâdirest 
Afitâb-ı mâhitab-ı arş u kürsi ve kalem
Nûr-ı kalb ez nûr-ı a’zam şâh-ı Abdülkâdirest


Şeyhü'l Ekber Muhyiddin Arabî, Gavsü'l-â’zâm’ın karşılaştığı kimseleri kokusundan tanıdığını, kendisinin “ricalü’r-revayih”ten olduğunu söylemiş ve Fütûhat’ta şöyle demiştir: “Velîler içinde her zamanda “Allah Teâlâ, kulları üzerinde kahredicidir” (6/18) âyetine mazhar bir zât bulunur ki, Allah’tan başka her şeye gücü yeten bir kudrete mâliktir. Bütün cesur ve bahadır kimseler ondan korkup çekinirler. Büyük dava ve iddia sahipleri o zâtın huzurunda hakkı itiraf ederler, adalet gösterirler. İşte bu yüksek makamın sahibi şeyhimiz Seyyid Abdülkâdir Geylânî’dir. Kendisinin bütün yaratılmışlar üzerindeki gücü malûm ve meşhurdur. Ben o zâtla görüşemedim. Yalnız zamanımızın sahibiyle buluştum. Gavs Hazretleri ondan daha üstün ve Allah katında yüce bir derecededir, öyle ki o yüce makama bu ana kadar Gavs Hazretleri'nden başka erişen kimse yoktur. Daha doğrusu onun eriştiği makama ulaşmak mümkün değildir.” İmam-ı Rabbanî, Mektûbat'ında Gavs Hazretleri’nin velâyet yolunun feyiz kaynağı ve vasıtası olan on iki imamın makamında olduğunu, onun da on iki imam gibi bütün ümmete sonsuz feyizler dağıttığını, bu inayet ve yüce makamın ancak ona ihsan buyrulduğunu yazmıştır.

Kendisinin büyük bir hürmetle bağlısı ve Eşrefiyye tarikatının kurucusu Eşrefoğlu Rûmî’nin onu metheden birçok şiiri vardır:

Hak katında uludur / İki cihan doludur;
Eşrefzâde kuludur / Pirim Abdülkâdir'in.


Geylânî Hazretleri mücahedeleri sırasında bir yıl ayaküstü ibadet etmeyi âdet edinmişti. Bir gün kendisine ferman-ı ilâhı erişti: “Ey Abdülkâdir! Meşakkati seçip ayakta ibadet etmeyi âdet edinmenin sebebi nedir?” “Ey bütün gizlileri ve sırları bilen Allah’ım, zâtına her şey malûmdur. Senin sevdiklerin ve âşıklarınla yeryüzü her yanda doludur. Bunun için ayağımı uzatmaktan utanırım.” Bunun üzerine şöyle hitap geldi: “Ayağını bütün velîlerin boyunlarına koy!” Bu İlâhî emir üzerine evliyalar; “Gavsü’l-â’zâm’ın ayakları başımız ve gözümüz üstüne olsun.” diyerek boyunlarını uzattılar. Bu özel mertebesi menkıbelerinde hep dile getirilmiştir.

Uluvv-i kadr-i Abdülkâdiri evc-i ûlâdan sor,
Gubar-ı hâk-i na'linin rikab-ı evliyadan sor,
O bâz-ı serfirâzın âşiyânı nerdedir bilmem,
Anı bâlâ-neşîn-i bârgâh-ı kibriyadan sor.


Hem seyyid hem de şeriftir; annesi tarafından seyyid, babası tarafından şeriftir. Yani soyu, babası yönünden Hazret-i Hasan (r.a)'a, annesi yönünden Hazret-i Hüseyin (r.a.)’e yani ehl-i beyte ve Resûlullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) kavuşur. Hak Teâlâ ile vasıtasız konuşmuştur ki, en yüksek tevhid mânâları içeren bu mükâleme 'Gavsiyye' risalesi olarak elimizdedir. Resûlullah Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) ruhaniyetinin kendisine görünerek görüştüğü meşhurdur. Hızır aleyhisselam ile de birçok defa görüştüğü muteber kitaplarda yazılıdır.

Kendisinden çıkan ilmî ve kevnî kerametler başka hiçbir velîde görülmemiştir. Muhyiddin Arabî Hazretleri bu kadar çok ve büyük kerametler göstermesini “Kün!” emr-i İlâhisine mazhar olmasına bağlayarak açıklamaktadır.

Fıkıh ve hadîs ilimlerinde müctehid, tasavvufta yüksek bir evliya ve mürşid-i kâmillerin en başta gelenlerinden olup tesis ettiği tarîkat fevkalade bir hızla dört bir yana yayılmış, çeşitli kollara ayrılarak hemen her kıtada takip ve tatbik edilegelmiştir. Bu olağanüstü hususiyetlerin doğumunda hatta doğumundan da önce ortaya çıktığı görülmüştür. Babası Seyyid Ebu Salih Cengidost, doğduğu gece Peygamber Efendimiz'i (sallallahu aleyhi ve sellem) rüyasında gördüğünü, kendisini şöyle müjdelediğini anlatmıştır: “Yâ Eba Salih, bu gece Hakk Teâlâ sana mükemmel bir oğul bağışladı. O benim evladımdır, rütbesi diğer evliya ve kutuplardan yüksek olacaktır." 

NOT:Peygamberler içinde "İnsanlara ve Cinlere tebliğ ile görevli yalnız bizim Peygamberimizdir.Evliyalar içinde ise İnsanlara ve cinlere irşatla görevli yalnız Hz.Geylani'dir"Diğer Peygamberler ve evliyalar İnsanlara görevli gelmişlerdir.

Tüm MAKALELER